Geçtiğimiz Ocak ayında gerçekleşen ve birkaç yıldır, salt fuarlar olarak değil, “moda haftası” olarak yapılmakta olan etkinlikler, bu yıl hayli sönük geçti. Paris Moda Haftası ile, dünyanın en büyük pazarlarından ve üreticilerinden birisi olan Çin’in, yeni yılının (Maymun yılı) aynı günlere rastlaması, Paris’e gelen Çinli sayısının çok azalmasına neden oldu. Öte yandan, Paris’te bir yandan Moda Haftası’nın şenlikleri yapılırken, bir yandan da Çin Yeni Yılı Şenlikleri, bu kez Paris Belediyesi tarafından düzenlenmişti ve yoğun biçimde kutlamalar yapıldı.Geçtiğimiz yedi yıl içinde Paris moda haftalarına ve Fransa’da izlemekte olduğum diğer fuarlara salt gazeteci gözüyle bakıyor ve tekstilden kül yutmuş birisi olarak değerlendiriyordum.. Oysa şimdi (yeniden), oyunun aktörlerinden birisi olarak bakmaya başladım.
İki çok renkli etkinliğin aynı zaman ve mekânı paylaşmaları, ister istemez egzotik Çin’in galibiyeti ile sonuçlandı.
Fuarlarda, etkin güç olmasa da, ziyaretçi olarak, hayli yoğun ilgi gösteren Türk tekstilciler de İstanbul’daki kar fırtınası engeline takıldılar ve özellikle fuarların açlış günü Türkiye’den kimseler gelemedi, pek çok ziyaretçi de gelmekten, geç kalınca vazgeçiverdi.
Tüm bunlar fuar alanlarına yoğun biçimde yansıdı.
Oysa, özellikle Who Is Next fuarı ile Interfliere fuarları bu yıl çok daha geniş alanlara yayılmışlar ve yoğun bir katılımcı profili yansıtıyorlardı.
İçgiyim dünyasında satışların eskisi gibi olmadığını, ünlü markaların giriştikleri reklam ve tanıtım çabalarından anlamamak olanaksızdı. Dünyanın en ünlü içgiyim üreticilerinden birisi olan VF gurubunun, özellikle Fransa’da ve diğer Avrupa ülkelerinde ünlenmiş olan markalarına (Gemma, Bolero, Belcor vb) ilgi çekmek için, akrobat mankenler kullanması herkesi şaşırttı. Piyasanın bu konularadaki ünlü gözlemcileri “içgiyimi satmak için tavanlara tırmandırıyorlar mankenleri” diye eleştirisel yaklaşımlarını söylemekten çekinmediler...İçgiyim ve içgiyim kumaş ve aksesuarları konusunda, Paris Salone de Lingeire ile Interfiliere fuarlarının bu yıl yüz yüze geldiği durum, Lyon fuarlarının artık daha üstün olduğunun izlenimini veriyordu.
İçgiyim fuarında genel olarak, çarpıcı bir yenilik yoktu denilebilir. İçgiyimi destekleyen ürünlerin satışlarında ise ciddi bir artış olduğunu söylüyor gözlemciler. Örneğin, silikondan yapılmış ve memeye yapıştırılarak kullanılan, meme büyütücüler, kağıt sütyen olarak bilinen Free Support tarzı ürünlerin satışlarında bir kalkınma, kıpırdanma var...
Who Is Next fuarı, Sokak Modasının vurgulandığı temel fuar oalarak birkaç yıldır göz dolduruyor.
Bu yıl iyice çılgınlaşan sokak modasının, geleneksel giyim tarzını da etkileyeceği haberini Interfilere fuarında kurulan bir tanıtım bölümünden sezmemek olanaksızdı.
Düşük belli giyim ürünlerini destekleyen, düşük belli içgiyim ürünleri de artik yogun bir talep görmeye başladi.
Modada, gözler yukardan aşagiya dogru kayiyor artik.
Çıplaklığın bir ayrıcalık olmaktan çoktan çıktığı günümüz giyim kuşamında, sorun artık çıplak olup olmamak değil, vücudun hangi bölümüne daha çok ilgi çekilecek ve hangi bölümü daha çok dekore edilecek...
Yaşlari 18-40 arasinda degişen, yeni “sokak modacilari” inanilmaz hoşluktaki ürünlerine, deneyimli kuruluşlarin teknolojilerini de katinca ortaya çok güzel bir sentez çikivermiş... İçgiyim modasında olduğu kadar, son yıllarda dış giyim modasında da söz sahibi olmaya başlayan, dünyanın kadın çorabı lideri Wolford’taki görev değişimi de fuarda konuşulanlar arasındaydı. Wolford fuara katılmamakla birlikte Playboy’un ünlü tavşan kızını çoraplarına taşıyarak yeniden kendinden söz ettirmeyi başardı...İşte bu sorunun yanıtı, bel ve belden aşağı olarak verilmişti Who Is Next fuarında.
New Night (GECEM) markası ile bir süredir fuarlara gelmeyen başlayan Türkiye’nin Gecem markası ise içgiyim fuarının en dolu standlarından birisiydi.
Dantele ilginin günden güne arttığını söyleyen gözlemciler, çok daha özenle üretilmiş ve pahalı dantellerin yeniden içgiyim ve dış giyimde başa güreşecekleri görüşünü paylaşıyorlar.
Türkiye’den Lingerie Dergisi’nin katıldığı Salone de Lingerie fuarında bu yıl pek çok yabancı içgiyim ve tekstil dergisinin de standları vardı. Kıran kırana yaşanan reklam çalışmalarında firmalar, Avrupa piyasasındaki yavaşlamadan ötürü hayli cimri davranmaya başlamışlar.
Fransa piyasasının toptancıları olan Philipe, Assencion gibi firmalar da, marka gibi sunmaya başladılar kendilerini.
Arkasında üretim desteği olmadan, fabrikası olmadan, fasoncularla çalışılarak, “marka” olmayı denemek şimdi moda. Ancak “marka” olabilmenin zorluklarını araştırmadan girişilen bu tür çabaların pek sonu var görülmüyor.
Tekstilin büyük alıcıları artık “bu kaç para” diye sormuyorlar, “bunu şu kadara alırım” diyorlar ki bu da elbette üreticileri zorluyor, sıkıntıya sokuyor.. Ama sokaktaki kadının alış-veriş davranışları da kökünden değişti. Yaşlanan Avrupa’da, rahat para harcayan genç ve orta yaşlı insan sayısı günden güne azalmaya başladı. İnsanların giyim kuşam biçimlerinde de artık çok farklılaşmalar var. Onun için de, yukarıda da sözünü ettiğim gibi, gelecek Sokak Modası diye adlandırılan ve genç tasarımcıların yoğunlukta olduğu yeni akımda... Bundan sonraki en önemli fuar Eylül ayında Lyon’da, bakalım Lyon’da içgiyim adına neler göreceğiz...Marka olabilmek için yapılan reklam yatırımını göz ardı etmek, markaların arkasına işlenen felsefeyi oluşturmak için harcanan zaman ve parayı harcamadan bu işe kalkışmak öyle çok kolay değil, ama her ülkede olduğu gibi, Fransa’da da “ben yaptım oldu”cular türemeye başladı, çünkü Avrupa piyasalarındaki yavaşlamanın yanısıra, Çinlilerin doğrudan pazarlamaya başlamaları tekstilin her dalını iyice rahatsız ediyor, yeni arayışlara sürüklüyor.